ÇAMLICA TV KULESİ FİKİR PROJESİ
Mimari Konsept; S U F İ
İstanbul Asya ve Avrupa kıtalarının buluştuğu noktada kurulmuş dünyanın en önemli metropellerinden biri olup eşsiz tarihsel, kültürel ve doğal değerlere sahiptir.Ne varki özellikle modern yapılar ve tasarım yaklaşımları açısından dünyanın diğer metropellerinin sahip olduğu simge yapılardan yoksundur.İşte bu proje bir anlamda İstanbul’a değer katacak çağdaş bir yapı kazandırma açısından tasarımcılara eşsiz bir fırsat sunmaktadır.
Bizim önerimiz Çamlıca Tepesi ve tepenin eteğine yerleştirilmesi istenen kulenin işlevsel ve estetik açıdan bütünleştirmeyi amaçlamaktadır. Söz konusu bütünleşmeyi sağlayabilmek için üç aşamalı bir müdahale geliştirilmiştir. Bunlar;
- Panoramik kent bahçesi
- Amfi Tiyatro
- Kule
- Strüktür
Panoramik kent bahçesi;
Büyük Çamlıca tepesinin sahip olduğu zengin vista değerleri ve bitki örtüsü açısından yarışma alanı ve yakın çevresi panoramik kent bahçesi olarak tanımlanmıştır. 1/2000 ölçekli haritada kullanım alanları bu konsept çerçevesinde belirlenmiştir. Bu bahçe içinde yer alan yarışma alanı Avrupa kültür başkenti olan İstanbul’a açık amfi tiyatro (Gerektiğinde kapatılabilecek) kazandıracak biçimde tasarlanmıştır. Bu bölgenin daha önceden kazılmış olduğu düşünüldüğünde Çamlıca Tepesinin doğal topografik yapısıyla en uygun şekilde bütünleşeceğinden hem kullanım hem de çevreye katacağı değer açısından uygun bir karar olacağı düşünülmektedir.
Kule ;
Söz konusu sahne üzerinde yükselen Türk toplumsal yaşam kültürü içinde özel bir yere sahip olan sufi geleneğinden esinlenerek tasarlanmıştır.
İnsanın kendi iç dünyasını kavrayıp nurla dolması ve her türlü ön yargıdan (dogmadan) uzak bir biçimde çevresine ışık saçması olarak tanımlanabilecek Sufi kavramı Kulenin kütlesel ve mekansal açıdan mimari varlığını oluşturmaktadır. Sufilerin akıl yoluyla kavranamayan – algılanamayan şeyleri sezgisel olarak kavrayarak olgunlaşması ve adeta kendini hiçleştirerek yalın ve basit bir biçimde çevresiyle aşk içinde diyalog kurması kulenin İstanbul algısı için algısı için önemli bir referans oluşturmuştur.
Bu bağlamda kulenin kütlesel organizasyonu akıl ve sezgi, Avrupa ve Asya olarak iki bölümden oluşurken İstanbul bir Sufi olarak bu bölümlerin arasında yani akıl ve sezginin Avrupa ve Asya’nın buluştuğu noktada çevresine ışık saçmaktadır.Kule tıpkı bir Sufi gibi olabildiğince az mimari elemanlardan oluşarak varlığını hiçliğinden almaya yada göğe doğru hiçleşerek yükselmeye çalışmaktadır.
Strüktür;
Kulenin mimari strüktürü ortada basit bir taşıyıcı betonarme eleman ve onu sarmallayan çelik kafes sistemden oluşmaktadır.Bu sistem simetrik olarak kurgulanmıştır.Böylece düşeyde burkulma etkilerine karşı rijit bir yapı oluşturulmuştur.Kule strüktürünün zeminle olabildiğince az ilişki kurması mimari konsepti oluşturan Sufi geleneğinin devamıdır.Şimdiki zamanda gelip geçiciliğe inanan kalıcılığı sezgisel kavrayışta arayan ve dünyevi olan şeylere karşı mesafeli duruş düşüncesinin devamı olarak kulenin stabilitesi çelik kablolarla sağlanmıştır.Burada geleneksel kablo sisteminin zeminle olan doğrudan ilişkisinden farklı bir tutum sergilenmiştir.Ana gövdeden gelen kablolar adeta büyük bir kandili çağrıştıran daire kiriş aracılığıyla zemine bağlanmaktadır.